Karne Başarısı Hayattaki Başarının Tek Ölçütü Değildir!
Eğitimde bugün tatil zili çalıyor ve yaklaşık 18 milyon öğrenci karne alarak yarıyıl tatiline giriyor. Karne sonucuna göre çocuklara ceza ya da aşırı ödüller vermenin doğru bir yaklaşım olmadığını belirten Aile Terapileri ve Terapistleri Derneği (TERAPİDER), yarıyıl tatili için hatalı davranışlar ve öğrencilerde yarattığı tahribatlar hakkında önemli açıklamalarda bulundu: “Karne değerlendirmesi çocuklarımızın özgüvenini zedeleyici bir biçimde yapılmamalıdır. Öğrenci, düşük notlar nedeni ile gelen olumsuz eleştiri ve yargılamalardan dolayı güven erozyonu yaşarsa, olumsuz bir benlik algısı edinip denemekten vazgeçebilir. Karnedeki başarısı, okulda belirlenmiş ders programlarına uyumla alakalıdır. Karneyi TÜM hayattaki başarıların bir yansıması olarak görmek ve başarısızlıklara BÜYÜK anlamlar yüklemek hatalı davranış ve tutumlara yol açacağı gibi öğrencilerin kendilerini topyekun başarısız bireyler olarak algılamalarına neden olabilir. Çocuğunuzun okulda bir dönem başarısız olması ‘her dönem başarısız olacağı’ ya da ‘hayatta her konuda başarısız olduğu’ anlamına gelmez. O yüzden değerlendirme yaparken bu algıyı yansıtabilmek önemlidir. Her ebeveyn doğal olarak çocuğunun başarısının yüksek olmasını ister. Düşük not alan bir çocuğun ebeveyni de ‘anne-baba karnesinde’ düşük notlar görmüş gibi hissedebilir. Bu nedenle çocuklarını kıyaslama, suçlama, psikolojik ya da fiziksel olarak aşırı cezalandırma yollarına yönelebilirler. Aynı şekilde çocuk da iyi bir evlat olmadığı ve görevini yerine getiremediği düşüncesine kapılabilir. Sonuç itibari ile hayal kırıklığı, çaresizlik ve kızgınlık yaşayan ebeveyn, başarı değerlendirmesi sırasında çocuğunun ruh durumu üzerinde olumsuz sonuçlar yaratacak değerlendirmelere girdiğinden, karne değerlendirmesi çocuk için travmatik bir hal alabilir. Unutulmamalıdır ki düşük notlar yükseltilebilir ancak psikolojisi tahrip olan ve kendine güveni zedelenen bir çocuğun iyileşmesi daha zordur.”
TERAPİDER Genel Başkanı Psikoterapist Uzm. Dr. Taner CANATAR da konu ile ilgili yaptığı açıklamada; “Düşük notlar kadar yüksek olanları da görün hatta olumlu olanlardan başlayın. Çocuğun başarılı olduğu yönlerden söz etmek güven yapılandırması sağlar. Düşük notu olan dersleri “ başarısız” şeklinde değerlendirmek yerine “geliştirilmesi gereken konular” olarak değerlendirin ve gelişim planı oluşturun. Çocuğunuzla birlikte başarının desteklenmesi için neye ihtiyaç duyduğunu belirleyin ve geliştirilmesi gereken konulara bu ihtiyaçların karşılanmasından başlayın. Böylelikle sağlıklı bir öz değerlendirme için çocuğunuza fırsat tanıdığınız gibi, gelişimi ve öz güvenini de baltalamamış olursunuz.” dedi ve ekledi; “Karne çocuğa aittir ancak çocuğun ilk eğitim yeri ailedir. Bu yüzden çocuğun gelişimini etkileyebilecek ev içi etmenler de değerlendirilmelidir. Aile içi iletişimin ve birlikte geçirilen zamanların kalitesi, çocuğun kendisine ait ayrı bir odası olup olmaması, kardeş ilişkileri, anne baba tutumları da derslere yansıyabildiğinden aile kendi içerisinde de bir değerlendirmeye gitmelidir. Kısacası alınan karne çocuk kadar aileye de aittir ve ailenin de kendini düzeltip geliştirmesi önemlidir.”
SAĞLIKLI BİR DEĞERLENDİRME İÇİN:
“Karne ve okul başarısının hayattaki en önemli şey olmadığını, onu her şartta sevip ve kabul edeceğinizi söyleyerek işe başlayın. Her çocuk kendine özgü yetenek ve ilgileri olan bir bireydir ve her çocuğun zekası parmak izi kadar farklıdır. Bu nedenle onu başkası ile kıyaslamayın. Düşük notları konusunda suçlayıcı davranmayın, cezalandırmaya gitmeyin. Cezalandırma ve suçlama çocuğa hangi konuda yanlış yaptığını ve neyi düzeltmesi gerektiğini öğretmediği gibi çocuğun motivasyonunu da düşürür. Onun yerine kendisini geliştirmesi konusunda ona inandığınızı belirtin ve nasıl destek olabileceğinizi sorun. Kendini yetersiz gördüğü konulara ilişkin birlikte bir değerlendirme yapın ve ikinci döneme ilişkin ulaşılabilir hedefler belirleyin. Bu konuda geçmişte başarılı olduğu konuları örnek vererek umut aşılayın. Karne notu ne olursa olsun bir dönemin bitmesinin her öğrenci için tatilin başlaması anlamına geldiğini ve çocuğunuzun, dinlenmeye, oynamaya ve enerji toplamaya da ihtiyacı olduğunu unutmayın. Birlikte geçireceğiniz vakitler ve ortak uğraşlar yaratmaya gayret edin. Akıllı telefon ve tabletle için yaşına uygun sınırlamalar getirin. Okuldan tamamen kopmaması için de günde 1 saati geçmeyecek ödev ya da okuma zamanları oluşturun.”
TERAPİDER olarak tüm öğrencilerimize ve öğretmenlerimize keyifli, huzurlu ve sağlıklı bir yarıyıl tatili diliyoruz.