TERAPİDER “Doğru Eş Seçme Kriterini” açıklıyor…
Elbette ki evlenecek tüm çiftlerin hayalinde mutlu ve sağlıklı bir ilişki yaşamak vardır. Ancak evlenebilmek için kişinin birey olacak olgunluğa erişmesi ve ailesine olan bağımlılığından kurtulması gereklidir. Bunu başaramayan biri için evlilik ve anne-baba olma sorumluluğunun ağır gelebileceğini ve bu nedenle mutsuz evliliklerin oranının giderek arttığını ifade eden TERAPİDER (Aile Terapileri ve Terapistleri Derneği) Genel Başkanı Uz. Dr. Taner Canatar; ‘Ebeveynler, her ne kadar çocuklarının iyiliği için uğraşıyor olsalar da açık ya da gizli bir çok yolla, farkında olmadan onların yalnızca bazı yanlarını onayladıkları mesajını verirler. Bunun sonucu olarak çocuklar, onaylanan yanlarını geliştirmeye yönelirken onaylanmadığına inandığı bazı duygu ve düşüncelerini bastırır, bir takım doğal yetenek ve becerilerini de yok saymak zorunda kalırlar. Böylece gerçekten yok olmayan, sadece bilinçlerinden gizlemiş oldukları yanları oluşur. Kısacası unuttuğumuzu sandığımız kayıtlar gerçek enerjisini yitirmeden bilinçaltımızda depolanırlar. Bu alan, karşılanmamış çocukluk ihtiyaçlarımızın ve doyurulmamış arzularımızın saklandığı bir depodur. İşte bizler evlenirken kendimize, çocuklukta aldığımız hasarı bilinçdışı bir biçimde gidermeye çalıştığımızı bilmeden bir eş seçeriz. Bilinçdışı evlilik adı verilen bu kayıtlar aynı zamanda evlilik yaşamına dair gerginliklerin de gizli kaynağını oluşturur. Sağlıklı bir aile yaşantısı içerisinde büyümeyen çocuklarda hem kendilerine hem de dünyaya karşı güvensizlik gelişir ve neticesinde ileride iş yaşantısından evlilik yaşantısına kadar birçok alan etkilenebilir. Bu bilinçdışı dünya ile yüzleşmeden ne neden evlendiğimizi ne de neden ayrıldığımızı anlamamız mümkün değil. Bu nedenle kişi kendini tanımadıkça bütün eşler yanlış seçimdir’ dedi.
TERAPİDER Genel Sekreteri Psikolog Hatice Ertuğrul da açıklamasında; ‘Ebeveynler çocukları üzerindeki en derin etkileri onlara modellik yaparak bırakırlar. Çocuklar ister ebeveynlerini model olarak kabullensinler, ister onlara karşı çıksınlar, erken dönemde yaşananların eş seçiminde önemli bir yeri olduğu inkar edilemez. Aslında evlilik, bir bakıma bilinçdışı travmaların çözümlenmek için tekrar yaşanmasıdır. Ülkemizde evliliklerde; iletişim sorunları, aldatma, eşe şiddet uygulama, ekonomik nedenler, çocuklarla ilgili sorunlar, cinsel problemler, fikir ayrılıkları nedeniyle sürekli kavga etme, eşin ailesi ile anlaşamama, aşırı kıskançlık veya eşlerin birbirine yeteri kadar zaman ayıramaması evliliklerde en sık görülen sorunlardır. Unutulmamalıdır ki sevgi, saygı, güven, yakınlık, mahremiyet ve cinsellik, eşleri bir arada tutan, evliliğin yürümesine yardımcı olan çok önemli unsurlardır. Bunlara bir de koşulsuz sevgi, eşlerin birbirini kabul ve takdir etmesi, yine eşlerin birbirlerine kendileri olmakta özgürlük tanıması eklendiğinde evlilik; çocukluk yaralarının kanatıldığı bir çatışma alanına değil, bu yaralara merhem olunabilen keyifli, ve huzurlu bir ilişkiye dönüşecektir.’ dedi.